Güzelliğin tek bir tanımı yok. Orantılı olan güzeldir deniyor, bir bakıyorsunuz orantısız olup güzel görünen de var. Simetrik olan güzeldir deniyor ama hiç simetrik olmayan yüzler de dünyanın en güzel yüzleri arasına girip herkesi takipçisi haline getirebiliyor. Ben sarışın beğenirim diyen, gidip bir esmere aşık oluyor. Bir bakıyorsunuz oval, yuvarlak, köşeli yüz, zayıf, dolgun beden, açık, koyu ten kıstas olamıyor.
Şimdilerde herhalde şanslıyız. Ne de olsa çeşit çeşit “güzel” olunca herkesin “güzel” olma şansı bulunuyor. Eskiden pek de öyle değilmiş. Belirli dönemlere ait belli güzel tiplemeleri ve olmazsa olmazları varmış. Şimdiki zamanın karmakarışık güzellik anlayışını eskinin kalıplarına yeğliyor ve öncelikle o anlayışa minnetlerimi sunuyorum. Ama şöyle bir gerçek var ki, fotoğraflarına iç geçirerek bakılan, filmlerine koşa koşa gidilen bazı kadınlara baktıkça onları belli çağların güzelleriyle bağdaştırmadan edemiyorum. Şimdi size o kadınlardan birkaçını sunacağım. Buradan hareketle siz de bir bakın bakalım hangi dönemin güzeline daha çok benziyorsunuz.
Drew Barrymore
Öncelikle yüzüne her bakışımda tam bir Milo Venüs’ü gördüğüm Drew Barrymore ile başlıyorum. Kendisi tam bir Antikçağ güzeli. Oval yüz, dolgun dudak ve yanak, düz burun, yuvarlak çene, yumuşak alın, orantılı yüz hatlarıyla tam olarak hatların uyumlu olmasını gerektiren Antik Yunan yüzünün çok iyi bir örneği bu kadın.
Penelope Cruz
Penelope Cruz ise bir Roma güzeli. Kocaman kara gözleri, koyu renk saçları, esmer teni, yuvarlağa yakın yüz şekli, etkili göz makyajının sağladığı derin bakışlarıyla işte karşınızda bir Roma kadını.
Scarlett Johansson
Scarlett Johansson da eski çağları konu alan filmlere pek uygun bir yüze sahip. Kendisi bir Orta Çağ güzeli. Orta Çağ’da geniş alın moda olduğu için kadınlar saçlarının alna yakın kısımlarını kendi ürettikleri ağda benzeri bir malzemeyle alıp kocaman, pasparlak bir alınla boy gösterirlermiş etrafta. Çok göze çarptığını söyleyemeyeceğim ama Scarlett’in alnı da yeterince geniş duruyor. Ayrıca Orta Çağ’da güzel olmanın bir diğer kuralı ise saçların sarı olmasıymış. Bunun için saçlar da dönemin kendine has yöntemleriyle sarartılır ve genellikle örülürmüş. Düz burun ve ince kaşlar da makbul sayılan özellikler arasındaymış.
Kristen Dunst
Kristen Dunst ise barok güzeli. Barok güzellerin saçları illa ki altın sarısı olurmuş. Tenleri ise açık renk ve neredeyse saydam olmalıymış. Hatta ten öylesine saydam olmalıymış ki “kadın içki içerken şarabın boğazından geçtiği görülmeli”ymiş! Kadınlar açık ve solgun bir ten rengine sahip olmak için öylesine çaba harcarmış ki “makyaj” sözcüğü de bu dönemde ortaya çıkmış. Dunst, barok dönemin yuvarlak, dolgun yüzlü, kibar hatları olan, altın sarısı saçlara sahip güzeline fazlasıyla benziyor.
Helena Bonham
Bir de filmlerde tablolarda sıkça karşımıza çıkan, koyu renk saçlı ancak şaşırtıcı derecede açık, solgun tenli, ince yüzlü, yanakları bile içine çökmüş narin güzeller vardır. İşte onlar da romantik dönem güzelleri. O dönemde solgunluk öyle noktalara vardırılmış ki, veremli görüntüsü moda haline gelmiş. Kadınlar zayıflamak için limon suyu ve sirke içip, gözaltları çökük görünsün diye gece geç saatlere kadar kitap okurlarmış. Bunun kendilerine sanatsal bir hava verdiğine inanırlarmış. Bana o havayı en çok hatırlatan ünlü isim ise Helena Bonham.
Fotoğraflara baktıkça herhalde bana hak veriyorsunuzdur. Şimdi bunlara bakıp düşünün bakalım siz hangi özelliklerinizle hangi çağa hitap ediyorsunuz ve hangi dönemde yaşasanız bayağı rağbet görürmüşsünüz…
Tuğba Gürkök
Kaynak: pudra.com ✎ Dileklere kavuşmanın etkili yolunu öğrenmek istiyorsanız tıklayın.
0 Yorumlar