Türkiye'de geçen yıl kaba doğum hızı binde 17'ye, toplam doğurganlık hızı ise 2,03 çocuğa geriledi
TÜİK verilerine göre, 2009 yılında 1 milyon 254 bin 946 olan canlı doğum sayısı, 2010 yılında 1 milyon 238 bin 970'e indi.
Geçen yıl doğan bebeklerin yüzde 51'i erkek, yüzde 49'u ise kız oldu. Kaba doğum hızı (bin nüfusa düşen doğum sayısı) binde 17 olarak belirlendi. Söz konusu rakam 2009 yılında binde 17,4 düzeyindeydi. Diğer bir ifadeyle 2009 yılında bin nüfus başına 17,4 doğum, 2010 yılında ise bin nüfus başına 17 doğum düştü.
Kaba doğum hızı bölgesel bazda incelendiğinde, geçen yıl kaba doğum hızının en yüksek olduğu bölge binde 27,3 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi, en düşük olduğu bölge ise binde 11,4 ile Batı Marmara oldu.
Geçen yıl genel doğurganlık hızı (15-44 yaş grubunda bin kadın başına düşen doğum sayısı) ise binde 71,5 olarak hesaplandı. Genel doğurganlık hızı 2009 yılında binde 72,9 olarak belirlenmişti.
Toplam doğurganlık hızı, yani bir kadının doğurgan olduğu (15-49 yaş) dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2009 yılında 2,07 çocuk iken 2010 yılında bu rakam 2,03 çocuk oldu. Başka bir deyişle bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2 olarak hesaplandı.
SEVİYE DEĞİŞİYOR
TÜİK'in doğum istatistiklerini AA muhabirine değerlendiren Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü Teknik Demografi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmet Koç, Türkiye'de hem doğurganlık seviyesinin hem de doğurganlık örüntüsünün değiştiğini söyledi.
Kaba doğum hızının 2006'da binde 19 düzeyinde bulunduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Koç, bu rakamın 2010'da binde 17'ye gerilemesinin, hem doğurganlık kontrolünün artması hem de kadınların eğitim seviyesi ve hanelerin gelirinin artmasının bir sonucu olduğunu ifade etti.
Kaba olan bu göstergeden daha rafine olan toplam doğurganlık hızına bakıldığında, doğurganlıktaki azalmanın daha net gözlendiğini kaydeden Prof. Dr. Koç, 1990'ların başında kadın başına 3 çocuk düştüğünü gösteren toplam doğurganlık hızının bugün 1 çocuk azalarak, 2 çocuğa düştüğünü, bu durumun Türkiye'de 1950'lerde başlayan doğurganlıktaki azalmanın kesintisiz olarak sürdüğünü gösterdiğini bildirdi.
Prof. Dr. Koç, ''Günümüzde Türkiye doğurganlıkta yenilenme düzeyi olan 2,1'in de altında olan bir doğurganlık seviyesine sahiptir'' dedi.
BÖLGESEL FARKLILIKLAR DİRENÇLİ
Doğurganlık seviyesinde bölgelere göre önemli farklılaşmalar görüldüğüne de işaret eden Prof. Dr. Koç, Batı Anadolu, Orta Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde kadın başına 2 ya da daha az sayıda doğum düşerken, bu göstergenin Doğu Anadolu'da kadın başına 3-3,5 çocuğa yükseldiğini, bu durumun Türkiye'de tüm bölgelerde doğurganlık seviyesinin düşmekte olduğunu, ancak bölgesel farklılıkların halen dirençli olduğunu gösterdiğini söyledi.
2000'li yılların ortalarına kadar en yüksek yaşa özel doğurganlık hızı 20-24 yaş grubunda gerçekleşirken, 2000'li yılların ortalarından sonra en yüksek doğurganlık hızının 25-29 yaş grubunda gözlenmeye başlandığına da dikkati çeken Prof. Dr. Koç, ''Yayınlanan bu sonuçlar doğurganlıktaki azalmaya paralel olarak kadınların doğurganlıklarını daha ileri yaşlara ertelediğini bir kez daha teyit etmektedir. Doğurganlığın ertelenmesinin tüm bölgeler için geçerli olduğu görülmektedir'' diye konuştu.
BİLDİRİM KALİTESİ ARTIYOR
Türkiye'nin doğum istatistiklerinin giderek daha kaliteli hale geldiğini belirten Prof. Dr. Koç, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'nin (ADNKS) hayata geçmesinden önceki dönemde doğumlardaki eksik bildirimler yüzde 25-30 seviyesindeyken bugün bu seviyenin yüzde 5'in altına düştüğünü dile getirdi.
Bildirim kalitesindeki artışın, doğumların bildiriminin artması ve yasal bildirim süresi olan doğumdan sonraki 1 ay içinde doğumların bildirilmesindeki artışla ilgili olduğunu anlatan Prof. Dr. Koç, bu sistem oturdukça doğum istatistiklerindeki kapsam hatasının kısa zaman içinde tamamen ortadan kalkacağını söyledi.
Bildirim kalitesindeki artışın, kendisini yıllık doğum sayısında gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Koç, kendilerinin ülkede yıllık 1 milyon 290 bin civarında doğum olduğunu tahmin ettiklerini, TÜİK'in 2010 yılı için açıkladığı 1 milyon 238 bin 970 rakamının bu seviyeye oldukça yaklaşıldığını gösterdiğini kaydetti.
AA
TÜİK verilerine göre, 2009 yılında 1 milyon 254 bin 946 olan canlı doğum sayısı, 2010 yılında 1 milyon 238 bin 970'e indi.
Geçen yıl doğan bebeklerin yüzde 51'i erkek, yüzde 49'u ise kız oldu. Kaba doğum hızı (bin nüfusa düşen doğum sayısı) binde 17 olarak belirlendi. Söz konusu rakam 2009 yılında binde 17,4 düzeyindeydi. Diğer bir ifadeyle 2009 yılında bin nüfus başına 17,4 doğum, 2010 yılında ise bin nüfus başına 17 doğum düştü.
Kaba doğum hızı bölgesel bazda incelendiğinde, geçen yıl kaba doğum hızının en yüksek olduğu bölge binde 27,3 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi, en düşük olduğu bölge ise binde 11,4 ile Batı Marmara oldu.
Geçen yıl genel doğurganlık hızı (15-44 yaş grubunda bin kadın başına düşen doğum sayısı) ise binde 71,5 olarak hesaplandı. Genel doğurganlık hızı 2009 yılında binde 72,9 olarak belirlenmişti.
Toplam doğurganlık hızı, yani bir kadının doğurgan olduğu (15-49 yaş) dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2009 yılında 2,07 çocuk iken 2010 yılında bu rakam 2,03 çocuk oldu. Başka bir deyişle bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2 olarak hesaplandı.
SEVİYE DEĞİŞİYOR
TÜİK'in doğum istatistiklerini AA muhabirine değerlendiren Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü Teknik Demografi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmet Koç, Türkiye'de hem doğurganlık seviyesinin hem de doğurganlık örüntüsünün değiştiğini söyledi.
Kaba doğum hızının 2006'da binde 19 düzeyinde bulunduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Koç, bu rakamın 2010'da binde 17'ye gerilemesinin, hem doğurganlık kontrolünün artması hem de kadınların eğitim seviyesi ve hanelerin gelirinin artmasının bir sonucu olduğunu ifade etti.
Kaba olan bu göstergeden daha rafine olan toplam doğurganlık hızına bakıldığında, doğurganlıktaki azalmanın daha net gözlendiğini kaydeden Prof. Dr. Koç, 1990'ların başında kadın başına 3 çocuk düştüğünü gösteren toplam doğurganlık hızının bugün 1 çocuk azalarak, 2 çocuğa düştüğünü, bu durumun Türkiye'de 1950'lerde başlayan doğurganlıktaki azalmanın kesintisiz olarak sürdüğünü gösterdiğini bildirdi.
Prof. Dr. Koç, ''Günümüzde Türkiye doğurganlıkta yenilenme düzeyi olan 2,1'in de altında olan bir doğurganlık seviyesine sahiptir'' dedi.
BÖLGESEL FARKLILIKLAR DİRENÇLİ
Doğurganlık seviyesinde bölgelere göre önemli farklılaşmalar görüldüğüne de işaret eden Prof. Dr. Koç, Batı Anadolu, Orta Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde kadın başına 2 ya da daha az sayıda doğum düşerken, bu göstergenin Doğu Anadolu'da kadın başına 3-3,5 çocuğa yükseldiğini, bu durumun Türkiye'de tüm bölgelerde doğurganlık seviyesinin düşmekte olduğunu, ancak bölgesel farklılıkların halen dirençli olduğunu gösterdiğini söyledi.
2000'li yılların ortalarına kadar en yüksek yaşa özel doğurganlık hızı 20-24 yaş grubunda gerçekleşirken, 2000'li yılların ortalarından sonra en yüksek doğurganlık hızının 25-29 yaş grubunda gözlenmeye başlandığına da dikkati çeken Prof. Dr. Koç, ''Yayınlanan bu sonuçlar doğurganlıktaki azalmaya paralel olarak kadınların doğurganlıklarını daha ileri yaşlara ertelediğini bir kez daha teyit etmektedir. Doğurganlığın ertelenmesinin tüm bölgeler için geçerli olduğu görülmektedir'' diye konuştu.
BİLDİRİM KALİTESİ ARTIYOR
Türkiye'nin doğum istatistiklerinin giderek daha kaliteli hale geldiğini belirten Prof. Dr. Koç, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'nin (ADNKS) hayata geçmesinden önceki dönemde doğumlardaki eksik bildirimler yüzde 25-30 seviyesindeyken bugün bu seviyenin yüzde 5'in altına düştüğünü dile getirdi.
Bildirim kalitesindeki artışın, doğumların bildiriminin artması ve yasal bildirim süresi olan doğumdan sonraki 1 ay içinde doğumların bildirilmesindeki artışla ilgili olduğunu anlatan Prof. Dr. Koç, bu sistem oturdukça doğum istatistiklerindeki kapsam hatasının kısa zaman içinde tamamen ortadan kalkacağını söyledi.
Bildirim kalitesindeki artışın, kendisini yıllık doğum sayısında gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Koç, kendilerinin ülkede yıllık 1 milyon 290 bin civarında doğum olduğunu tahmin ettiklerini, TÜİK'in 2010 yılı için açıkladığı 1 milyon 238 bin 970 rakamının bu seviyeye oldukça yaklaşıldığını gösterdiğini kaydetti.
AA
0 Yorumlar