2020 yılı sağlıkla ilgili pek çok konuda olduğu gibi gözlerimize de pek iyi gelmedi.
Pandeminin ilk üç ayında göz muayeneleri yüzde 80, katarakt ameliyatları ise yüzde 95 azaldı. Yapılamayan muayeneler, ameliyatlar ve yoğun ekran kullanımı sonucu göz sağlığımız olumsuz etkilendi. Oysa Dünya Sağlık Örgütü, 2020’yi ‘Dünya Görme Yılı’ ilan etmişti. Türk Oftalmoloji Derneği (TOD), gözlerimiz açısından 2020’yi değerlendirdi.
Pandemi nedeniyle ileri yaşta olan hastalar, daha fazla risk taşıdıkları için kontrollere gidemedi, yeni şikayetleri olanlar ise enfeksiyon bulaşma riski nedeniyle hastaneye başvurmaktan, doktora görünmekten kaçındı. Kısıtlamaların da etkisiyle hastane ve doktor başvuruları azaldı, hayati ve acil durumlar dışında müdahale ve tedaviler ertelenmek zorunda kalındı.
Türk göz doktorlarını temsil eden Türk Oftalmoloji Derneği’nden Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hüban Atilla, 2020’de göz sağlığımıza ilişkin durumu böyle özetledi.
Muayeneler ve ameliyatlar neredeyse durdu
Göz sağlığı açısından zor bir yılı geride bıraktığımızı vurgulayan Prof. Atilla’nın paylaştığı verilere göre; 2019 yılıyla karşılaştırıldığında 2020’de pandeminin ilk üç ayında (Mart-Nisan–Mayıs) oftalmoloji alanındaki muayenelerde yüzde 80’lik azalma oluştu. Böylece tüm uzmanlık branşları içinde en fazla azalmanın olduğu uzmanlık dalı maalesef oftalmoloji oldu.
“Özellikle sokağa çıkma yasağı olduğu dönemlerde rutin göz muayenesi neredeyse durma noktasına geldi. Ancak Haziran ayından itibaren başvurular yavaş yavaş artmaya başladı” diyen Prof. Dr. Hüban Atilla, göz hastalıkları içerisinde en çok yapılan ameliyat olan katarakt cerrahisinde de yüzde 95’lik azalma meydana geldiğini aktardı. TOD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi, “Normal koşullara dönüldükten yaklaşık 4-5 ay sonra katarakt ameliyat sayılarının pandemi öncesindeki dönemin yüzde 90’ına çıkması beklenebilir ancak pandemi boyunca ertelenen ameliyatların yapılması muhtemelen 2-3 yılda ancak mümkün olacaktır” diye konuştu.
2020 yılı ‘Dünya Görme Yılı’ ilan edilmişti
Aslında 2020, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından özellikle de çocukluk çağı önlenebilir göz hastalıkları konusuna odaklanmış bir programla “Görme 2020” yılı olarak ilan edilmişti. Fakat bu proje hem ülkemizde, hem dünyada uygulamaya alınamadı, öncelik ve ilgi Covid- 19 hastalığına yönlendirilmek zorunda kalındı.
Prof. Atilla, “Özellikle çocukluk çağında, tarama ve erken tanı ile kalıcı görme kaybı riski yüzde 50 oranında azaltılabilirken, maalesef bu dönemde tarama programları ve takip, büyük ölçüde sekteye uğradı. Ne yazık ki bunun etkisi önümüzdeki birkaç yıl içerisinde daha fazla ortaya çıkacaktır” diye konuştu.
Acil başvurular öne çıktı, başvuru nedenleri değişti
Acil hasta başvuruları da yaklaşık yüzde 40-50 oranında azalmış olsa da yine de göz sağlığına yönelik acil hasta başvurusu, tüm hasta başvurularının yarısını meydana getirdi. Ancak acil başvuruların nedenlerinde farklılıklar oluştu. Atilla, “Daha önce en sık acil başvuru nedenleri travma, konjonktivit ve blefarit (göz kapağı iltihabı) iken pandemi döneminde travma, keratit (kornea iltihabı) ve üveit ön plana çıktı. Maske, mesafe ve hijyen önlemleri, çoğunlukla bulaşıcı olan konjonktivitin azalmasında etken oldu. Keratit başvurusunun artmasını ise kullanılan dezenfektanlar ve maskeler ile ilişkili olarak değerlendirilebilir. Travma konusunda ise ev kazaları ile ilişkili göz travmaları ön plana çıktı” dedi.
Dijital göz yorgunluğu ve uykusuzluk
Prof. Atilla, ortaya çıkan diğer bir göz probleminin de ‘dijital göz yorgunluğu’ olduğunu belirtti. Özellikle gençler ve öğrencilerde dijital cihaz kullanımı günlük ortalama 5 saat artış göstererek 8-8.5 saate kadar çıktı. Bu süre erişkinlerde de arttı. Dijital cihaz kullanım süresi uzadıkça yaklaşık yüzde 65-70 oranında uykusuzluk şikayetleri de eklenerek göz ile ilgili şikayetler artış gösterdi.
Hangi şikayetler görülüyor?
Başağrısı, göz etrafında ağrı, gözkapaklarında ağırlık hissi, gözlerde kızarıklık sulanma, yanma, kuruluk ve batma hissi, ışık rahatsızlığı, kaşınma, göz kırpma hissi, odaklanma güçlüğü, çift görme gibi şikayetler dijital göz yorgunluğu ile ilişkili şikayetler olarak öne çıkıyor. Dr Hüban Atilla’ya göre “Bu durum uzaktan eğitim nedeniyle uzun süre ekran karşısında kalan çocukları ve gençleri fazla etkiliyor. Çocuklarda uzun süreli yakın çalışmanın miyopiyi tetiklediği yolundaki şüpheler olmasına karşın, kanıta dayalı olarak ispatlanmış değildir. Ancak gizli hipermetropinin veya yakın görme güçlüğünün (presbiyopi) erken hissedilmesine neden olabilir.”
Öğretmenler öğrencisinin göz kusurlarını fark ederdi
Prof. Dr. Hüban Atilla, kapalı okulların özellikle ilkokul çağında ortaya çıkan miyopi gibi kırma kusurlarının öğretmenler tarafından tespitini de azalttığını vurguladı. Atilla, sözlerini şöyle sürdürdü: “Evde kalma önlemleri, evde meydana gelen kazaların artmasına da neden oldu. Bununla birlikte tablet ve telefonları çok yakın tutma, içekaymaları da tetikleyebiliyor. Bu dönemde özellikle okul çağındaki çocuklarda daha fazla ani ortaya çıkan kayma şikayetleri ile karşılaşıyoruz.”
65 yaş üstü hastalar rutin takiplerini aksattı
“Bu dönemde ayrıca sarı nokta hastalığı olarak bilinen yaşa bağlı makula dejenerasyonu olan ileri yaştaki hastalar takiplerini yaptırmamış ve görme problemleri artış göstermiştir” diyen Prof. Atilla, ”Benzer şekilde diyabet hastalarında, kullanılan ilaçların yan etkileri, pankreasın koronavirüsden etkilenmesi ve uzun süreli hareketsizlik nedeniyle kan şekeri yükselmiş, diyabetin kontrolü bozulmuş ve gözlerde diyabete bağlı kanamalar ve diğer patolojiler de daha fazla ortaya çıkmıştır” diye konuştu.
0 Yorumlar